Mide fıtığı ve reflü ilişkisi

Reflünin ana sebebi mide ile yemek borusu arasında bulunan ve mideye ait içeriğin yukarı kaçmasını engelleyen sistemin bozulmasıdır. Halk arasında buna mide kapakçığı denir. Bu sistem bozulunca mideden gelen asitli sıvı yukarı doğru, yani mideye doğru yönelerek burayı tahriş eder. Bu hastalığa reflü denir.
Tahrişin sebebi mideden gelen içeriğin asit içermesidir. Mide iç yüzeyi mukus tabakası ile kaplı olduğu için mide asitleri mideye zarar vermez. Mukus tabakasının zarar görmesi, erozyona uğraması, iltihaplanması veya mide içinde yaralar oluşması gastrit, ülser gibi şikayetlere neden olur. Midedeki asit dengesinin asit lehine bozulması veya helikobakter pylori bakterisinin yol açtığı iltihaplar da benzer etki yapar. Yüzeysel tahribata gastrit, daha derin tahribata da ülser denilmektedir.
Yemek borusunda midede bulunan mukus tabakası olmadığı için mide asidine karşı korumasızdır. Bu nedenle yemek borusuna asit içeren sıvıların bozulan mide kapakçığını aşarak kaçması burada tahribe neden olur. Sadece yemek borusu değil, geniz ,yutma borusu, akciğerler de mide asitlerine karşı savunmasızdır. Tahrip olan bölgeye göre değişik şikayetler meydana gelir.
Mide kapakçığını bozarak yukarıda bahsedilen zararları (reflüyü) oluşturan nedenlerden birisi de mide fıtığıdır. Mide fıtığı diyafram denilen yekpare kas tabakasındaki yutma borusunun geçmesine olanak tanıyan ufak bir deliğin zaman içerisinde karın içinden gelen ve süreklilik arz eden basınçlarla genişlemesi, ve bu genişlemenin ilerlemesi halinde yutma borusu ve mide bileşkesinin –ki normalde bu bileşke karın içindedir- yukarı doğru kayması ile oluşur.
Kaymatik tipli mide fıtığı mide kapakçığının fonksiyonunu yitirmesine yol açabilir. Kesinlikle mide fıtığı böyle bir etki yapar diye bir şey olmamakla beraber, mide fıtığının böyle bir duruma yani dolaylı olarak reflüye yol açması sık görülen bir durumdur.
Mide fıtığı kaynaklı reflülerin kalıcı olarak tedavi edilebilmesi için mide fıtığının tedavi edilmesi gerekmektedir. Hasta genç yaşta mide fıtığı ile karşılaşmışsa, uzun yıllar ilaç kullanmanın vereceği zarar düşünülerek mide fıtığına ameliyat ile tedavi edilir. Fakat 2 cm den küçük mide fıtıklarında 45-50 yaştan sonraki yaşa bağlı küçük mide fıtıklarında veya ilaç ile tedavi edilebilen mide fıtıklarında ameliyata gerek yoktur.
Mide fıtığında ameliyat olup olmama bazen hastanın tercihine bırakılır. Kasık fıtığında ameliyat olunmazsa daha sonra ölüme varan ciddi sonuçlar oluşabilir. Mide fıtığı ise genellikle ölümcül değildir. Yaşam kalitesini düşürse de ölüm riski azdır. Bu nedenle ameliyat olup olmama hastalığın kişiye ne kadar zarar verdiği, mide fıtığı için kullanılacak ilaçların ne kadar zarar verdiği, yan tesirleri göz önüne alınarak hasta tarafından karar verilecek bir husustur.
Ölüm riskinin az olması nedeniyle mide fıtığını önemsiz bir hastalık gibi değerlendirmemek gerekir. Hastalığın yol açtığı reflü sürekli şikayetlere neden olduğu gibi nadiren yutma borusu alt ucunda kansere de neden olabilmektedir.
Reflü belirtileri
Reflü göğüste yemek borusu hizasında yanma, ağza acı su gelmesi (İlla ki acı suyun ağza kadar gelmesi gerekmez, sorunu yaşayanlar bu ifadeyi hemen anlarlar) gibi şikayetlere neden olan bir hastalıktır. Bu tip şikayetler genellikle ağır yemeklerden, portakal suyu veya asitli içecekler içtikten sonra görülür. Reflü hastaları bu tip şikayetleri her gün yaşadıkları için hangi besinlerin kendilerine zarar verdiği için kendiliğinde bazı yiyecek ve içecekleri yiyip içmekten kaçınırlar. Fakat bir zaman gelir ki hastanın yasak listesi oldukça genişler ve süreklilik arz eden şikayetlerden bunalan kişi doktora başvurur.
Öne doğru eğilince ağza veya yemek borusuna doğru bir sıvının geldiği hissi de reflü belirtisidir. Aynı şekilde gece veya yemekten sonra uzanınca yediklerin geri gelmesi reflü işaretidir. Bu geri gelme kusma gibi tazyikli değil, suyun sürahideki hareketi gibi öne eğilmeye bağlı gelişen bir harekettir.
Bunlar tipik ve en fazla görülen reflü belirtileridir. Bir de nedeni belli olmayan öksürük, ses kısıklığı, iyileşmeyen faranjit, geniz akıntısı, çeşitli kulak-burun-boğaz problemlerinin arkasında reflünün olduğu durumlar vardır.
Mesela opera sanatçıları, öğretmenler, imamlar gibi gün içinde sesini aktif şekilde ve sık kullanılan kişilerde görülen ses kısıklığı şikayeti reflü belirtisi olabilir. Kişi gece yatınca midesindeki besinler geriye kaçıp, ağza oradan da boğaza geri dönüp akciğerlere yönelebilir. Kişi uyurken bunları yaşadığı için hiçbir şeyin farkına varmayabilir. Daha sonra akciğerin etkilenmesine bağlı olarak öksürük veya başka solunum şikayetleri, hırıltılı nefes alma gibi şikayetler görülebilir.
Bazen de alerjik astım nedeniyle doktora giden hastalar, şikayetlerinin reflü nedeniyle oluştuğunu sonradan öğrenmektedirler. Bazen reflü astımı, bazen de astım reflüyü tetikleyebilmektedir. Bu şikayetler ile doktora gidildiğinde hastalıkların ayrılması ve tedavi edilmesi ciddi bir iştir. Çünkü astım ve reflünün tedavisi ayrıdır. Yıllarca kendisini astım zanneden ve ilaç kullanan ve sonradan bunun sebebinin reflü olduğu anlaşılan hastalar vardır. Bu kişiler yıllarca boşu boşuna astım ilacı kullanıp daha sonra bir tek reflü ameliyatı ile sağlıklarına kavulabilmektedirler.
Reflü nedeniyle meydana gelen göğüs şikayetleri kalp ağrılarına da benzetilmektedir. Kalp krizi geçirdiğini zannederek daha sonradan reflü teşhisi konulan kişiler vardır. Bu nedenle reflü olduğunu düşünen, reflü belirtileri görülen kişilerin, kalp, göğüs hastalıkları, dahiliye ve kulak burun boğaz doktorlarına da gitmeleri faydalı olabilir.
Reflü nüfusumuzun yüzde kırkını etkileyen, cerrahi tedavisi pahalı, ilaç tedavisi süreklilik arz eden ciddi bir hastalıktır. Mide fıtığı reflüye yol açabilmekle birlikte, her reflünün sebebi mide fıtığı değildir, her mide fıtığı da reflüye sebep olur diye bir şey yoktur.