MİDE AĞRISI

Mide ağrısı neden olur

Mide ağrısı neden olur, bunun bir çözümü var mı, mide ağrısını geçiren şeyler nelerdir ?

Mide rahatsızlıkları toplumuzda oldukça yaygındır ve genellikle bir kere nüksetti mi yıllarca süren hastalıklardır.

İnsanlar bir sorun ile karşılaştıklarında iki hatayı yapmaya meyillidirler. Birincisi meseleyi genellemek, diğeri ise seçeneklerin en kötüsü üzerine odaklanmak.

Mide rahatsızlıklarının onlarca türü vardır ve her birinin oluş nedenleri, tedavisi farklıdır. O yüzden mide ağrısına “genel” bir çerçevede yaklaşmak çözümden uzaklaştırır.

Eğer mideniz ağrıyorsa bu illa ülser gibi bir illete yakalandığınız veya ileride mide kanserine yakalanacağınız anlamı taşımaz. Lütfen karamsar olmayınız.

Mide ağrısı neden olur, seçenekleri sıralayacağım;

Mide ağrısı neden olur: Yanlış beslenme tarzı

Mide rahatsızlıklarının bir numaralı sebebi budur. Beslenme konusunda yaptığımız yanlışları bir kitabı dolduracak kadar çoktur. Özetlersek;

Fazla yemek: İhtiyacı kadar beslense 60 kilo ağırlığında olacak birini düşünün. Eğer bu kişi 72 kilo ise 60 kilograma göre yaratılmış mideyi her gün yüzde yirmi fazla kapasiteyle çalıştırıyor demektir. Hanımlar çamaşır makinasını sürekli kapasiteyle çalıştırdıklarında makine bir süre bozuluyor. Mide de öyledir.

Esasen bizde Ramazan diye bir fırsat var. Doğru şekilde oruç tutabilsek mide hücreleri kendini yenileme fırsatı bulacak. Ama ramazanda normalden daha fazla beslenen ve iftarda-sahurda mideyi ağzına kadar dolduran insanlarız. Dolayısı ile ramazanlarda mide şikayetleri azalacağına artıyor.

Hızlı yemek: Çiğnemeye fazla zaman ayırmadan tıkıştırmak, mideye bir anda fazla yük binmesine neden oluyor. Bu da mide asitlerinin birden salgılanmasına yol açıyor. Çok mide asidi çok tahribat da demek aynı zamanda. Bu nedenle hızlı yemek yiyenler, ana öğünlerde fazla yiyenler sadece hazımsızlık değil, ilerleyen zamanda gastrit ve reflü gibi sorunlarla da karşılaşıyor.

Hazır gıdalar: Tarlada yetişen sebze ve meyvelerin içeriğinde besleyici maddeler ve vitaminlerin yanı sıra lifler ve sindirim sistemini koruyacak maddeler var. Bunlar sindirimin sorunsuz geçmesini sağlıyor. Lif ve bazı maddeler işlevini gördükten sonra dışkı ile atılıyor. Yani posanın bile faydası var.

İşlenmiş gıdalarda ise bitkilerden lifler ve sindirime faydalı maddeler çıkarılıyor. Koruyucu maddeler, vücudun reaksiyon göstereceği aromatik maddeler, bolca tuz ve şeker ekleniyor. Bu nedenle hazır gıdalar pazardan alınan sebze ve meyvelere göre mide ve bağırsakları daha fazla yıpratıyor.

Alışkanlıklar: Herhangi bir şeyi her gün yemek sindirim sistemine uzun vadede zarar veriyor. Bunun illaki kimyasal madde olmasına gerek yok. Her gün kereviz yeseniz 6 ay sonra çeşitli sıkıntılar yaşarsınız. Çünkü aynı etkin maddeler sürekli alınıyor, buda vücudun genel kimyasını etkiliyor. Bundan ilk etkilenecek organlar, mide, bağırsaklar, böbrekler ve karaciğerdir.

Sıklıkla tükettiğimiz çay, kahve, gazoz uzun sürede mideye zarar veriyor. Bu maddeler üstelik mideye ekstra zararlı. Alkol ve sigarayı saymaya bile gerek duymuyorum.

Zamansız yemek: Uzun süre aç kalıp birden yemek veya yemeği yedikten hemen sonra yatmak mideyi aşırı yoruyor. Akşam yemeğinin geciktirilmesi ve akşamları tam öğün yapılması da öğle. Akşam öğünlerinin çorba, salata ve sebze yemeği gibi hafif yemekler olması gerekiyor. Vücut uykuda iken veya TV karşısında uzanırken vücut genel bir dinlenmeye geçiyor, mide çok zorlanıyor.

Dengesiz beslenmek: Beslenme tarzınız bazı yemeklere veya gıdalara öncelik veriyorsa, örneğin haftada 3 kere patates kızartması, 3 kere hamur işi yiyorsanız, bazı sebzeleri neredeyse hiç tüketmeyip bazı yemekleri çok sık yiyorsanız uzun vadede mideyi yıpratırsınız.

Yağlı et, hamur işleri, kızartmalar, asitli veya acılı yiyecekler sindirim için fazlaca aside gereksinim duyarlar. Bunları sık yerseniz mideyi asit kazanına çevirirsiniz sonunda da mide duvarlarında yaralar oluşmaya başlar.

Mide ağrısı neden olur: Kaygılı kişilik yapısı

Stres, endişe, korku gibi duyguları yoğun olan kişilerde sindirim sistemi kolaylıkla zaafiyete uğrayabiliyor. Heyecan ishale, öfke, bağırsak düğümlenmesine, korku kabızlığa ve stres de mide asitlerini artırması dolayısıyla mide ağrılarına yol açıyor.

Bazı kişilerin kişilik yapıları hayatın zorluklarına karşı daha fazla kırılgandır. Kaygılı kişilik yapısına sahip kişilerin peptik ülser, duedonal  ülser, huzursuz bağırsak sendromu gibi hastalıkların pençesine düşmesi kolaydır.

Kişinin yaşadığı ortam, hayatını paylaştığı kişiler ve mesleği strese bağlı mide ağrılarına yol açmaktadır.

Hırslı kişilik yapısına sahip kişiler, olaylara duygusal bakanlar ve karamsar kişiler bu konuda risk altındadırlar.

Mide ağrısı neden olur: Genetik miras

Her hastalıkta aileden geçen genlerin bir miktar etkisi vardır. İki kişi çok benzer hayatlar yaşasa, biri ülser olabilir, diğeri olmayabilir. Fakat bu insanın elini kolunu bağlamaz. Doğru beslenen, mide sağlığını korumaya özen gösteren kişiler mide hastalılarından da korunabilirler.

Yazımın buraya kadar ki bölümünde pek çoğunuzu sıktığımın farkındayım. Bu noktadan sonra mide ağrısı neden olur sorusuna biraz daha direk yaklaşacağım ve daha somut daha detaylı cevaplar vereceğim.

Mide ağrısı neden olur :Reflü

Mide ağrısının en çok karşılaşılan sebeplerinden biridir. Mideniz ağrıyorsa bu reflü müdür şu şekilde anlayabilirsiniz.

Eğer gece yatağa girince mide ağrınız başlamış ve yedikleriniz ağzınıza geliyorsa bu kesin reflüdür. Eğilince ağzınıza tadı acı bir sıvı geliyorsa reflüsünüz demektir. Reflü kaynaklı mide ağrısının karakteristik özelliği mide yanması şeklinde olması ve bu yanmanın yukarı tarafa yani boğaz-göğüs bölgesine kadar uzanmasıdır.

Yediğimiz besinler yemek borusundan ilerleyip yemek borunun sonuna ulaştığında tek yönlü açılıp, geriye doğru açılmayan bir organelle karşılaşır. Tek yönlü açıldığı için besin buradan geçer ama geri dönemez. Bu organel tuvalet giderine tıkadığımız aparat gibidir.

Bildiğiniz gibi bu aparat normalde tuvaletin deliğini kapalı tutar. Büyük tuvaletimizi yaptığımızda açılır, dışkı geçince kendiliğinden kapanır. Kanalizasyon sisteminde fare olsa bu aparatı aşıp tuvalete giremez, çünkü aparatın kapağı içeri açılmaz.

İşte mide ile yemek borusu arasında bu tip bir işlev gören bir organel vardır. Ayrıca yemek borusu ile midenin konumu arasında bir açı da vardır. Bu açı midedeki sıvıların organele yönelmesini engeller.

Okuyucularımızdan bazıları bu tuvalet aparatı benzetmemi belki yersiz bulmuş olabilir. Ama refülünün neden olduğunu en iyi bu örnek açıklamaktadır.

Diyelim ki kanalizasyon sistemi tıkandı. İşte o zaman tuvaletin giderindeki aparat bir işe yaramıyor değil mi ? İşte mide “full”lendiğinde de olan budur. Midenin içindeki salgılar asitlidir ve başka bir organa temas edecek olsa tahrip eder. Bu asitli sıvıya ancak midenin iç duvarını kaplayan mukoza dayanabilir. Eğer bu sıvı organeli aşıp yemek borusuna yönelirse yemek borusuna yönelirse boruyu yakar, daha yukarı gelirse ses tellerine zarar verir, sesi kısar, öksürük yapar.

Reflünün oluşma sebebi mide sıvısının yukarı çıkmasını engelleyen bu organelin işlevini kısmen veya tamamen yitirmesidir. Peki neden bu minik ama işlevi büyük organcık deforme oluyor, iş göremiyor ?

Bunun başlıca iki sebebi var. Birincisi öğünlerde mideyi “fullemek” yani doyana kadar yemek yemek. Mideyi içi asit dolu bir kazan farz edersek, bu kazanın ağzına kadar dolu olduğu zaman üzerini kapatan kapağa baskı oluşacağını bu asitli sıvının zamanla tahrip edici etkisi olacağını tahmin edebiliriz.

Diğer neden ise yemeklerde daha fazla asit salgılattırıcı gıdaları tercih etmek. Örnek vermek gerekirse sebze yemeğini parçalamak için bir birim asit gerekiyorsa, et yemeğini parçalamak için 3-4 birim, ekmek arası döneri parçalamak için 5 birim asit gerekiyor. Yağlı yiyecekler ile acılı, baharatlı, ekşili yiyecekler sindirilmek için fazla asit istiyor. Katkılı gıdalar, işlenmiş gıdalar da öyle. Bu konuda en fazla zararı alkol ve gazoz veriyor. Çünkü alkolün parçalanması mideyi cidden uğraştırıyor, gazozlar ise asit içeriyorlar ve zaten asitli olan mide sıvısına biraz daha asidik hale getiriyorlar.

Peki çözüm nedir ?

Mideyi doldurmamanın üç püf noktası var ve bu üç hususu uygulamak aynı zamanda Peygamber (SAS) sünneti.

Birincisi su veya sıvıları yemek esnasında veya sonrasında değil, yemeğe başlamadan önce içmek. Bu hususu Peygamberimiz tavsiye etmiş. Yemek yerken su içildiği vakit midedeki besin hacmi şişiyor, yani doluyor. Yemeğin hemen arkasından içilince de öyle. Ama önce suyu içerseniz, su midenizi biraz doldurduğu için öğünde fazla yemiyorsunuz. Suyu önceden içtiğiniz için mide hacminiz de şişmiyor. Yani su akıp gidiyor, sonradan gelen gıdalar su ile şişmediği için midenin asitli sıvısı mide tavanına kadar ulaşmıyor. Reflü tedavisinde kullanılan ilaçların işlevi mide sıvısı üzerine bariyer olup mide sıvısının organele zarar vermesini önlemektir. Siz zaten mideyi hiç doldurmazsınız reflüyü ilaçsız tedavi etmiş olursunuz.

İkincisi ise suyu deve gibi bir kere değil, yudum yudum olarak üç kerede içmek. Bu da Peygamberimizin (SAS) tavsiyesi. Böylece suyun mideden akması için zaman tanınmış oluyor, su içerken mide dolmuyor.

Üçüncüsü ise Peygamberimizin en çok bilinen tavsiyelerinden birisi. Yemek yenildiğinde midenin üçte biri su, üçte biri yemek ve üçte biri de hava ile dolmalı diyor peygamber efendimiz. Peki biz bunu nasıl ölçeceğiz. Birinci yol peygamberimizin tavsiye ettiği üzere sofradan doymadan kalkmak, ikinci yol ise matematiksel olarak hesaplama yapmak.

Mide zorlanmadan 1,5 litre yiyecek içecek alabiliyor. Esnek olduğu için zorlayarak 3-4 litre de alabilirsiniz ama normal hacmi 1,5 litredir. Bunun üçte biri yani yarım litresi boş kalacağına göre kalıyor bir litre. Midenin kendi ürettiği sıvılar da var. Ona da 200 mililitre diyelim. Geriye 800 mililitrelik yer kaldı. Yemekten önce 1,5 bardak su içersek 300 mililitre daha eksiliyor, kaldı 500 mililitre. Demek ki her öğünde en fazla yarım mililitre yemek yememiz gerekiyor. Yanlış anlaşılmasın bu yarım kilogram değildir. Suyun bir litresi bir kilograma eşittir ama ekmeğin veya başka gıdaların bir litresi bir kilogramdan daha azdır. Yani kaba bir hesapla her öğünde 350-400 gram yemek gerekiyor.

Bunlara ilave olarak biraz da nefse hakim olup tadı güzel ama fazla yenilince mideyi rahatsız eden gıdaları ölçülü tüketmek gerekiyor. Kızartmalar, hamurlu gıdalar, yağlı gıdalar, çikolata ve reflüyü tetikleyici bazı gıdaları azaltmak lazım. Brokoli, lahana ve karnabahar mide dostu besinler bu tür sebzelere ağırlık vermek gerekiyor.

Reflü konusunda genellikle gözden kaçan bir hususu da belirteyim. Gaz yapan yiyecekler reflü hastalarına ciddi eziyet verir. Çünkü midede parçalanırken gaz açığa çıkartırlar, bu da midenin fokurdamasına ve besin hacminin artmasına neden olur. Bu yüzden kuru fasulye gibi gaz yapıcı gıdaları da yerken fazla kaçırmamak gerekiyor. Fazla yenmemesi gereken gıdalardan bazıları da az önce mide dostu olarak saydığım brokoli, lahana ve karnabahar gibi sebzeler. Bu sebzeler mideyi yormuyorlar ama gaz açığa çıkartıyorlar. Demek ki faydalı bile olsa her gıdayı ilaç niyetine tüketmek lazım, az karar çoğu zarar.

Azı karar, çoğu zarar olan besinlerden birisi de süt. On yıllardır hem ülkemizde hem de yabancı ülkelerde süt mideye iyi mi gelir, kötü mü gelir tartışılıyor. Düşünsenize bir kere 40-50 yıldır akademik kariyer yapmış uzmanlar bu kadar basit bir meseleyi tartışıyor. Bir çıkıyor “süt için, mide ağrınızı geçirin” diyor. Öbürü “hayır efendim, sakın ha süt içmeyin” diyor.

Niyet hayır, akıbet hayır demiş Ali Semerkandi hazretleri. Yani insanın niyeti iyi olursa tuttuğu yol da iyi olur. Keşke bilim adamları sansasyon yapmaktan vazgeçip insanlara faydalı olmayı düşünseler.

Süt mideye iyi gelir veya süt mideye zarar diye medyaya açıklama yapıyorlar. Halbuki hangi doz alınırsa süt mideye iyi gelir, hangi doz alınırsa süt mideye zarar verir bunu açıklamaları gerekirdi. Örneğin başı ağrıyan adam çeyrek aspirin içse hiçbir etkisi olmaz, bir tane içse baş ağrısı geçer, ağrı çabuk geçsin diye on tane içse mide kanaması geçirir.

Şimdi biz bu durumda aspirin yararlı mı diyeceğiz, zararlı mı ? İşte süt meselesi de böyledir. Sütün mide asitlerini azaltıcı etkisi vardır bu reflüye iyi gelir. Süt sindirilirken gaz açığa çıkar, bünyeye göre bazı kişilerde çok fazla gaz oluşur, bazı kişilerde daha az gaz oluşur.

Yani sütün reflüye hem yararı, hem de zararı vardır. Prof.Dr.İbrahim Saraçoğlu sütün ne derece alınırsa mide asitlerini nötürlemeye etkisi olur, en fazla ne kadar içilirse üretilen gaz sıkıntı vermeyecek ölçüde olur. Araştırmış. Kimin üzerinde araştırmış, nerede deney yapmış onu bilmiyorum ama mide ağrısı yaşandığında içilecek süt miktarının ideal olduğunu söylüyor. Mide ağrısı yaşarsanız iki yudum süt içiyorsunuz, bu ağrıyı geçiriyor veya hafifletiyor. Birkaç saat sonra ağrı yeniden patlak verirse iki yudum daha süt içiliyorsunuz. Böylece mide asitlerinin mide yaralarını dağlamasına engel oluyorsunuz.

Buna benim ekleyebileceğim bir şeyler var. Hani matematik dersinde denklem diye bir şeyler öğretiyorlar, bilirsiniz. Siz hiç tek bilinmeyenli denklem gördünüz mü ? Daha doğrusu x =5 diye bir denklem olur mu ? Olmaz elbette x’in 5 olduğu alenen belli. Denklemlerin demirbaşı X’tir. Kambersiz düğün olmadığı gibi y olmadan da denklem olmaz. Böylece denklem anlam kazanır.

İşte sütün mideye iyi gelip gelmediği de bir denklemdir. Birinci bilinmeyeni sütün miktarı, ikinci bilinmeyeni kişinin midesinin asitlik miktarı, üçüncü bilinmeyeni ise kişi bünyesinin sütü parçalayıcılık kapasitesi. (Süt alerjisi olan kişiler var, laktoz intoleransı yaşayan kişiler var, süt içince ishal olanlar var, süt içince şişkinlik yaşayanlar var) Demem o ki iki yudum süt her bünyeye aynı etki yapmaz. Ama en azından sütün böyle bir etkisi olduğunu biliyoruz. Bu nedenle mide ağrısı çekenler hangi yiyeceğin kendine ne derece etki ettiğini deneyimleriyle öğrenmelidirler.

Süt konusuna fazla daldığımın farkındayım ama mide ağrısının bir denklem olduğunu ve ne sebebinin ne de çözümünün genel reçetelerle verilemeyeceğini açıklamaya çalıştım.

Reflünün beslenme alışkanlıklarından da başka nedenleri vardır. Bunlardan özellikle üzerinde durulması gerekeni mide fıtığıdır. Çoğu kişi reflüsünün mide fıtığından kaynaklandığını bilmez ve yıllarca boş yere reflü ilaçları içer durur.

Mide fıtığı mide ile yemek borusu konumunun bozulmasıdır. Daha doğrusu yemek borusu sabittir ama midenin başladığı yer oynamıştır. Bu kulağa çok garip gelen bu durumdur ama hiç de nadir görülmez. Bazı kaynaklara göre nüfusun üçte birinde böyle bir sıkıntı vardır. Ben yüzde otuzun abartılı bir rakam olduğunu düşünüyorum ama yine de mide fıtığı denilen hastalın epey yaygın olduğu bir gerçektir.

Mide fıtığının nasıl bir şey olduğunu uzun uzadıya anlatmayacağım , alttaki resim zaten hastalığı çok güzel bir şekilde anlatıyor.

Resimde görüldüğü üzere mide yukarı doğru kaymış ve diyaframa sarkmış durumda. Midenin tutunduğu yerde de bir fıtıklaşma görülüyor. İşte böyle bir durumda az önce bahsettiğim organelin pek bir işlevi kalmayacaktır.

Mide fıtığı olan kişiler doğru da beslenseler ameliyat olmadan sağlıklarına kavuşamazlar. Mideyi doğru yerine çekmek ve sabitlenmesi gereken yere sabitlemek gerekir. Eğer çocuk yaşta birisi reflü ise mide fıtığından şüphelenmek doğru olacaktır. Gerçi mide fıtığı her yaşta başlayabilir. Vücudun iyiden iyiye deforme olmaya başladığı 40’lı 50’li yaşlarda mide fıtığı riski de artar. Zaten bu yaşlar göbeğin iyiden iyiye şekillendiği zamanlardır.

Mide fıtığında genetik yatkınlığın rolü vardır. Mideyi sabitleyen kas grubunun yeteri kadar dayanıklı olmaması bu hastalığa davetiye çıkarır. Ama yanlış beslenme alışkanlıkları ve yanlış yaşam tarzı da etkilidir. Midenin yer çekimine isyan etmesinin sebebi karın içi basıncın artmasıdır. Karın içi basıncı artıran da mideyi dipsiz kuyu zannedip ona göre yemek yeme alışkanlığıdır.

Az önce midenin normal hacminin 1,5 litre olduğunu ve zorlayınca 4 litreye kadar besin alabileceğini belirtmiştim. İşte bazılarımız mide hacminin idealinin 4 litre olduğunu zannediyor. Bu şekilde yemek yemek ve henüz yediklerini sindirmeden yeniden bir öğüne başlamak tüm sindirim sisteminin sürekli çalışır halde olması demek.

Yemekleri yiyoruz, mideye gidiyor, oradan da bağırsaklara gidiyor. Bağırsaklar besin için uzun bir yol demek. Henüz sindirmeden yeniden yiyince veya öğünlerde zaten çok yemişsek bağırsakların içi dolu oluyor. Dolu bağırsağın hacmi artıyor ve etrafına baskı yapıyor. Baskı yaptığı organlardan biri de mide. Alttan baskıyı alan mide yukarı yöneliyor ve diyaframı yırtıyor. Buradaki kasların dayanıklılık derecesi mide fıtığının başlama yaşını belirliyor.

Sözün kısası birisi şişmansa ve yemek yemeği seviyorsa mide fıtığı riskini göz ardı etmemeli. Yine de mide fıtığının bir anatomik sorun olduğunu, genetik olarak bazı kas grupları zayıf olan kişilerin her türlü beslenme kuralına riayet etseler de mide fıtığına yakalanabileceğini belirteyim.

Mide fıtığına yanlış yaşam tarzı da neden olur. Örneğin yemeğin yemen ardından uzanma alışkanlığınız var ise veya tam tersine iştahlı bir sofradan kalkıp doğrudan çalışmaya girişiyorsanız da yıllar içinde mide fıtığı sorunu yaşayabilirsiniz. Ağır kaldırmak, ağır işlerde çalışmak veya tam tersine hareketsiz bir yaşamı olmak sonradan bu tür sorunlara yol açabilir.

Reflünün en çok dile getirilen sebeplerinden birisi strestir. Belki de bir risk faktörü olarak bu satıra kadar okuduklarınızdan daha fazla etkili olabilir. Çünkü stres vücut fonksiyonlarının bozulmasına yol açıyor. Kaygı ve stres anlarında kontrol edilemeyecek derecede sindirim sıvıları üretiliyor, safra kesesi dolup taşıyor.

Hele de genel olarak küçük şeylere kafayı takan biriyseniz iyi de beslenseniz, sağlık açısından her doğruyu da yapsanız reflüden kaçamayabiliyorsunuz. İşte bu noktada “stresten uzak durun” gibi bir tavsiye yavan olur sanırım.

Ama yine de basit formüller önerebilirim. Bunlardan birisi yaşama realist gözle bakmak sahip olduğu potansiyele göre hedefler koymaktır. Eğer stresiniz reflüye neden olacak kadar yaygın hale geldi ise ilaçlara başvurmak yerine bunu yapmalısınız. Çünkü reflü hep ileriye doğru ilerleyen bir hastalıktır.

Peki bu nasıl olacak ? Çözüm basit aslında. Yaptıklarınız yapabileceklerinizin teminatı olduğu gibi bugüne kadar deneyip beceremedikleriniz de ilerleyen yıllarda yaşayacağınız fiyaskoların ipucudur.

Günümüzde yarışmacı bir topluma doğru gidiyoruz ve bu da sınırları zorlamayı mecbur kılıyor. Haliyle de stresi şakaklarımızda hissediyoruz. Sonunda stres ve yıpranmışlık olan her türlü başarı aslında gerçek başarı değildir. Hedefinizi düzgün belirlerseniz ve gereklerini yerine getirirseniz strese gark olmadan da istediğinizi elde edebilirsiniz. İşin aslı her şey nasip işidir.

Örneğin Sakıp Sabancı veya Vehbi Koç ömrünü asgari ücretle dönerci kalfalığı yapan birinden daha fazla çalışmamışlardır. Elde edemeyeceği şeylere uzanmak, hayatını hüsranla geçirmek demektir.

Bu felsefeyi uygulamak herkesin harcı değildir. Ama sinir bozucu tiplerden uzak durmak, özellikle de ahmak ve cahillerin semtine uğramamak, gösteriş budalaları ile alakayı kesmek yapılabilecek şeylerdir. Yaşanan ortam da stres seviyesini belirler. Küçük yerleşim yerleri her zaman kalabalık yerlere göre sakin ve huzurludur.

Hırslı insanlar sadece kendilerini değil çevrelerindekileri de rekabete sürükler. Bebekler ve hayvanlar ise her zaman negatif enerjileri nötürleyen nimetlerdendir. Stresten uzak durmak isteyen kişi nelere yaklaşmalı, nelerden kaçmalı bunu iyi bilmelidir.

Gereğinden fazla uzun kaçan reflü bahsini burada kapatıp gastrit denilen yaygın mide illetine geçmek istiyorum.

Mide ağrısı neden olur: Gastrit

En az reflü kadar yaygın olan fakat daha az şikayet edilen bir mide hastalığıdır gastrit. İnsanların reflüden şikayet etmelerinin sebebi reflü şikayetlerinin belirgin olması gastritin ise iş işten geçene kadar belirtiye neden olmayan sinsi bir hastalık olmasıdır.

Gastrit midenin iç yüzeyini saran ultra dayanıklı mukoza tabakasının hasar görmesidir. Mide sıvısının ne derece yakıcı olduğunu belirtmiştim. Midenin içini saran mukoza bu asitli sıvıya dayanacak güçtedir. Ama bazen bu mukoza hasar görür, dolayısıyla da midenin kendisi zarar görür. Çünkü mukozanın görevi mideyi midenin kendi sıvısına karşı korumaktır.

Reflüye neden olan asit artırıcı yiyecekler, stres ve asitli gıdalar gastrite de yol açar. Zaten reflü hastalarını bir kısmı aynı zamanda da gastrit hastasıdır.

Gastrite yol açan bir neden daha vardır bu da bazı bakteri türleridir. Bunlardan günah keçisi olarak öne çıkanı helikobakter pylori dir. Bu bakteri türü kamçısı yardımıyla hareket etmeyi başarır ve bünyesi üst düzey asitli ortamlarda yaşamaya müsaittir. Mide mukozasına yapıştığı andan itibaren burayı eritmeye enfekte etmeye başlar. Bu şekilde hayatta kalır ve çoğalır. Bu bakterinin neden olduğu enfeksiyon mukoza tabakasını yıpratır ve yüzeysel yaralara neden olur. Bu bakteriden korunmak için yani vücudunuza girmemesi için bir yol öneremem, bu konuda yapılacak fazla bir şey yoktur.

Çoğu kişide yani, nüfusun yarısından fazlasında bu bakteriden vardır. Bu yüzden midede mikrop olması çok anormal bir durum değildir. Helikobakter pylori herkeste gastrite yol açmaz. Daha doğrusu bazılarında az vardır ve yol açtığı enfeksiyon kolay engellenir. Bazılarında ise daha büyük tahribat yapar.

Bu bakterinin ne derecede tahribat yapacağı kişinin bağışıklık sistemi ve stres düzeyi ile alakalıdır. Bir kere yara oluştuktan sonra gastrit hastalığının ilerlemesi kolaydır. Bunu duvarda ilk deliğin açılmasının zorluğu ile mevcut deliğin büyütülmesinin kolaylığına benzetebilirsiniz. Mide iç yüzeyindeki ağrı reseptörleri parmak uçlarımızdakiler kadar duyarlı olmadığı için midedeki yaralar belli bir boyuta ulaşana dek bir acı hissedilmez.

Ağrılar başladıktan sonra gastrit hastasının daha dikkatli olması gerekir. Midenin asitli sıvısı yarayı zamanla derinleştirecektir. İşte süt bu noktada devreye girer. Ağrı başladığında iki yudum süt içilir. Süt ortamdaki ph seviyesini normale doğru yaklaştırır ve mide asidinin yakıcılık derecesini azaltır.

Kola ise 2,5 PH’a sahiptir ve mide sıvısının kuvvetli derecede asitli kalmasını sağlar. Bu nedenle gastrit hastalarının coca cola, fanta, pepsi, fruko, Niğde gazozu gibi içecekleri hiç içmemesi gerekir. Kişi kendine iyi bakarsa gastritten kurtulma şansı vardır.

Helikobakter pylori kaynaklı gastrit için doktor antibiyotik tedavisi uygular. Mideden bu bakteriyi tamamen temizlemek veya temizlendikten sonra tekrar geri gelmesini önlemek zordur. Ama en azından yaraların kendiliğinden düzelmesi için zaman kazanılmış olur. Eğer gastritin bu bakteri nedeniyle meydana geldiği düşünülüyorsa (bakteri çok ürememiş ise) antibiyotik tedavisine gerek duyulmayabilir.

Eğer gastrit ihmal edilirse ülsere dönüşebilir. Helikobakter pylori kaynaklı gastritin mide kanserine dönüşme ihtimali vardır.

Mide ağrısı neden olur: Ülser

Ülserin pek çok çeşidi vardır. Bağırsaklarda, oniki parmak bağırsağında midede, dilde veya başka bir yerde doku yaralanmasına, aşınması ülser olarak adlandırılır.

Midede oluşan ülser peptik ülser, oniki parmak bağırsağında oluşan ülser ise duodenal ülser olarak adlandırılır.

Gastrit yaraları yüzeysel ve ülser yaraları ise daha derindir ve iyileşme beklentisi daha azdır. Geçekçi olmak gerekirse genellikle ülser ömür boyu sürer ve ülser ilaçları sadece durumun daha kötü olmasını engellemek ve hastalığın ilerleyişini yavaşlatmak için kullanılır.

Peki iyileşme ihtimali hiç mi yok ? Metropolde taksicilik yapan birisi daha sonra ani bir kararla köyüne dönüp kavun karpuz ekmeye başlar mı ? Başlarsa ülserden de kurtulur. Ülserden kurtulmak için yaşam felsefenizi tamamen değiştirmek, beslenme şeklinizi tamamen hastalığınıza göre şekillendirmeniz gerekir. Maalesef insanların çoğunda böyle bir irade yoktur.

Ülser tedavisi ciddi bir tıbbi tedavi gerektirir. Ağrılar başlayınca yine az miktar süt içebilirsiniz ama bitkisel tedaviyle geçecek bir hastalık değildir. Kendi haline bırakılacak hastalık hiç değildir. Mide yaraları derinleştiği zaman ciddi mide kanamalarına ve mide kramplarına yol açabilir.

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button
biliyor